Yandex Metrica
Bulutlu
32İstanbul
Bulutlu
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
%1.77
BIST 9.431
%0.08
Dolar 32,500
%-0.12
Euro 34,690
%0.5
Altın 2.496,864
REKLAM

Denizli: Türkiye korkaklar ülkesi!

542 defa okundu Dünya kategorisinde, 5 Ocak 2014 - Pazar - 03:50 tarihinde yayınlandı
Azerbeycan'da Lankeran takımını çalıştıran Mustafa Denizli meslektaşlarını sert dille eleştirdi.
Denizli: Türkiye korkaklar ülkesi!

Azerbaycan’da Lankeran takımını çalıştıran teknik direktör Mustafa Denizli, tartışma yaratacak açıklamalarda bulundu. Türk futbolunun önemli isimlerinden Mustafa Denizli, 360’ta yayınlanan “Centilmenler” programının konuğu oldu. Emre Can’ın sorularını yanıtlayan Mustafa Denizli, Azerbaycan’da çalıştırdığı Lankeran takımından Süper Lig’e, İran’dan Almanya’ya kadar geniş bir futbol söyleyişi yaptı. İşte o programda Denizli’nin söyledikleri:

” Beşiktaş ’ta, Fenerbahçe ’de çalışırken oradan Kocaeli, Manisa ve Rize’ye de gittim.. Milli Takım sonrasında başka bir yer. Bunlar benim açımdan herhangi bir şekilde sorun teşkil etmiyor. Zaten sorun teşkil etse bir çalışma gerçekleşmez. Zaman zaman diyorlar hocam bir kariyer endişen olmaz mı? Neden kariyer endişem olsun. Bunların hepsi çok onurlu çalışmalar. Başka türlü bu çalışmaları bir sıralama içinde değerlendirecek olursan bazı haksızlıkları da gündeme getirmiş olursun. Benim çalışma şartları ve yaşantımdaki en önemli hadise mutlu olur muyum olmaz mıyım? Başarılı olursun ya da olmazsın o ikinci planda. Zaten mutlu olduğuna inandığın bir yer varsa başarı orada vardır.

20 sene evvel yaptığım bir çalışmayı sen dün gibi hatırlayabiliyorsun oradaki Almanlar da unutmuyor. Orada gidip 8 hafta 8 galibiyet aldığın zaman hangi lig hangi takım olursa olsun gündem oluşturur. Bugün bu grafiği PTT 1.Lig’de de yaşasan bir alt ligde de yaşasan bunlar hep gündemdir. Önemli olan kendini nerede hissettiğin. Ben kendimi nerede hissediyorum? Toplumun, insanlarımızın beni farklı bir yerde hissetme şansı var mı? Yok. Dolayısıyla burada yaptığın çalışmalar hep bir odak oluşturur. Geçen yıl ben Çaykur Rizespor’da çalışmaya başladığım zaman Türk futbol kamuoyunun önemli bir bölümünün gözlerini oraya çevireceğini ve bir takibin içinde olacağını bilmiyor muydum? Çaykur Rizespor’da bu çalışmayı yapmak zor ve riski. Dışardan bakıldığında Mustafa Denizli bunları, bunları yapmış, burada bir terslik olursa ne olur? Hayır olmaz. Ben önceki dönemlerdeki çalışmalarımdan farklı bir görüntü ortaya koyar mıyım diye bir endişe taşımam. Bir teknik adam başarıyı ve başarısızlığı yaşamadığı zaman onun mutluluğunu da hüznünü de tam olarak hissedemez. ”

ÇOCUKLUK AŞKIM BEŞİKTAŞ

“Kariyerimi ben herhangi bir lobi desteği ile yapmadım, 40 yılımı verdim. Çalıştığım yerler geçtiğim yollar bellidir. Bütün bunlar zaten toplumla yaşadığımız şeylerdir. Ben 37 yaşında Galatasaray gibi bir camianın başına geçtim, yıllarca hizmet ettim. Oradan çıktım Fenerbahçe gibi büyük bir camianın başına geldim, hizmetimi verdim. Son olarak ada çocukluk aşkım olan takımda (Beşiktaş) çalıştım. Bu çalışmaların tamamındaki heyecan aynıdır. Burada bir şeyi kendime en fazla övünç payı çıkarıyorum. Burada yaşadığım şampiyonluklar önemli değil, bu camialar tarafından kabul görmek benim için en büyük artı puandır. Bu kadar fanatizm manasında birbirinden ayrışmış 3 camiadan kabul görüyorsan bu ne bir şampiyonlukla ölçülür, ne daha büyük başarılarla ölçülür. Benim için en büyük başarı bu camialarda kabul görmektir. ”

FUTBOL İDDİA ORTAMIDIR

“Futbol ortamı bir iddia ortamıdır. Futbol ortamının en önemli figürlerinden bazıları teknik adamlardır, bazıları yöneticiler ve bazıları da futbolculardır. Bu futbol ortamının içerisinde bir heyecan, bir çekişme, bir yarışmayı ortaya çıkarmak lazım. Türkiye bir korkaklar ülkesi. Bir takımın başında bulunan insanlardan çok zor iddialı kelimeler duyuyorsun ‘ya olmazsa’ diye. Halbuki futbol ortamı bu çizgiyi hep arayan bir iddia ortamıdır. Biraz evvel İran’da bahsettiğimiz olayın altında bu futbol anlayışı yatıyor. İranlıların büyük sempati duyma sebebi bu futbol anlayışıydı. Ben başarıyı da bu futbol anlayışıyla buldum. Futbolculuğumu benim için antrenörlük yaşamına taşıdığım dönemler oldu. Antrenörlük kurslarından sen de, ben de aynı derecelerle mezun olabiliriz, bizi farklı kılacak olan diplomalarımızın derecesi değildir. Bizim kişiliklerimizi imkanları zorlayabilmektir. Yaratmaktan kastım bir oyun anlayışı yaratabilmek, bir futbolcu figürü yaratabilmek yani senin oynadığın belirli bir bölge var acaba ben daha iyisini yapabilir miyim, bunu aramaktır. Bütün bunların yanı sıra bir ekip nasıl yaratılır, bunu aramaktır. Galatasaray’da ilk çalışma yılımda 37 yaşındayken benim kontratım devam ediyordu. Benim teknik adamlığa başlayışım da uzun bir hikaye. Genç takımda hoca olarak başladım. Yardımcı antrenörlük istemedim. İviç’in yardımcı antrenörü olarak başladım. Kendisi bana futbolculuğu bıraktırdı, jübilemi yaptım. Sezonun açılmasına kısa bir dönem kala Benfica ile anlaştı, bizi yarı yolda bıraktı. O ayrılınca ben açıkta kaldım. Kim gelecek takımın başına belli değil. Yönetim kurulu “takımı kampa sen götür” dedi. Ali (Uras) ağabey Başkan o zaman, “ben götürmeyeyim” dedim. Ortada kaldım, şunu düşünüyorum, yurt dışından gelecek adam ekibiyle gelirse kamp dönemimden sonra açığa alınırsam bunu kaldıramam, hırslı bir insanım. Yönetime dedim “Ben kampa gitmek istemiyorum. Ya bana genç takımda görev verin ya da İzmir’e döneyim.” Genç takımda başlama fikrimi kabul ettiler, ondan aylar sonra ben yardımcı antrenörlüğe başladım.”

ÖRNEK FENERBAHÇE-BEŞİKTAŞ MAÇI

“Bu sene oynanan bir Fenerbahçe – Beşiktaş maçı var. Haftada 8-9 tane maç oynanıyor. İki tanesi böyle olsa yeter. Fakat bulamıyorsun, o iki bile çıkmıyor. Kaleciler başarılı üçer gol olmuş, forvetler başarılı üçer gol olmuş, defanslar başarılı üçer gol olmuş, üçer gol kaçırılmış. Böyle bir futbolun olduğu bir ülkede bu yatırımların hepsi helal. Maddi karşılığını bulması lazım ki daha büyük yatırılmlar gelsin. Futbolu kemiren kurdun adı korku, kaybetme korkusu. Kaybetmeme üzerine herhangi bir strateji yapamazsın geliştiremezsin. Kazanamıyorsan kaybetme diye bir felsefe olmaz. Bu ancak kupada olur. Her maç sonrası kazanamıyorsan kaybetme demek bir başarı değil. Bir maç kazanıp 2 maç kaybeden teknik adamla, 3 maç berabere bitirmiş aynı puana sahip adama bakış açısı değişir. 3 maç berabere kalan başarılı gözükür 2 maç kaybeden başarısız gözükür ama neticede ikiside aynı puandadırlar. Bu kaybetmeme korkusunun insanlar üzerinde yarattığı etki.

Önceki haberSonraki haber

Yorum yaz

Merhaba bu habere ilk yorumu yapabilirsiniz.